Posted on 12 Haziran 2022 / 153
Fiyat : 0
İlan Türü : Sağlık / Hastane
Location : İSTANBUL / Avrupa
Destek : LÖSEV
Çalışma saatleri
  • 7/24

CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ TARİHÇESİ

                                                                          Prof. Dr. Gülten DİNÇ  İÜC, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı

 

Giriş

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yerleşkesi, İstanbul’da Tarihi Yarımada’nın sınırları içindeki Yedinci Tepe’nin olduğu bölgede, Marmara Denizi’ne doğru alçalan eğimli bir arazi üzerinde yer alır. Yerleşkenin olduğu bölge, Bizans döneminde, XII. Bölge’nin içinde ve kentin en önemli anayolu olan Mese’yi Altın Kapı’ya bağlayan aks üzerindeki Forum Arkadios’un güney batısındadır [1]. Günümüzde Fatih ilçesi, Cerrahpaşa Mahallesi içinde bulunan yerleşkenin sınırlarını; Doğuda Yokuş Çeşmesi Sokağı, Batıda Etyemez Tekkesi Sokağı, Güneyde Org. Abdurrahman Nafiz Gürman Caddesi ile Kuzeyde Kocamustafapaşa Caddesi çizer. Bu kapsamdaki yerleşkenin Kuzeybatısında Esekapı Külliyesi / İbrahimağa Medresesi (Şu anda, Yeşilay Danışmanlık Merkezi; YEDAM), Kuzeyinde Haydar Kethüda Camii, Güneyinde ise İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Beyazıd-ı Cedid (Etyemez) Camii, Kadem-i Şerif Tekkesi (Şu anda, İsra Uluslararası Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği), Nefise Hanım Çeşmesi ve Kasap İlyas Camii aynı ada içinde bulunmakla Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yerleşkesine sınır komşuluğu yapar.

Yerleşkenin bugünkü (01.04.2020) konumu

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin bugünkü yerleşimi üç ana eksen / aks üzerinden konumlandırılabilir.

Bu bağlamda birinci eksen; Kocamustafapaşa Caddesi’ne açılan Kuzey / ana giriş kapısının sağındaki tarihi Göğüs Hastalıkları Binası ile solundaki Cerrahpaşa Tıp Tarihi Müzesi’ni geçtikten sonra başlayan ve iki tarafa doğru meydancık ve yeşil alanlar boyunca soldaki Psikiyatri Anabilim Dalı’nın önünden en sağdaki Temel Tıp Bilimleri Prefabrik Binası’na kadar uzanan alan ve çevresindeki yapılar olarak tanımlanabilir.

Yerleşkenin ikinci eksenine; solda deprem hasarı nedeni ile boşaltılan Kadın ve Doğum Hastalıkları, Çocuk Acil, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları binası ve Çavuşzade Cami ile sağda şu anda yıkılmış bulunan banka/başhekimlik Kulak Burun Boğaz Poliklinikleri ve Santral binalarının bulunduğu adanın arasından Dahiliye Binasına doğru uzanan yoldan ulaşılır. Bu eksen solda Cerrahi Binası’nın yanındaki Doğu kapısından, ortadaki otopark alanları ve yolu takiben en sağdaki Yemekhane binasına kadar uzanır.

Yerleşkenin üçüncü eksenine ise Dahiliye ve Eski Temel Tıp Bilimleri Binası’nın arasındaki otoparktan inilen merdivenlerden geçilerek ulaşılabilir.  Bu eksen de soldaki II. Doğu kapısından, sağdaki İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi duvarına kadar olan bölümü kapsar.

Yerleşkenin Nisan 2020 itibariyle fiziksel yerleşimi genel olarak bu şekildedir. Ancak fakülte bir yerinde dönüşüm sürecinde olduğundan tarihi binaların haricinde neredeyse tüm binaların boşaltılıp yeniden inşasına yönelik yıkım çalışmaları hızla devam etmektedir.

Semte adını veren Cerrah Mehmet Paşa

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi adını, semte de adını veren Cerrah Mehmet Paşa (Ö. 1604)’dan alır. Vezirlik ve sadrazamlık yapmış olan Cerrah Mehmet Paşa’nın bu semtte; cami, türbe, medrese, sebil, çeşme, şadırvan, çifte hamam gibi birçok eser yaptırması nedeniyle semt 16. yy.dan itibaren Cerrahpaşa adıyla anılır. Aslen bir devşirme olan Mehmet Paşa Enderun’dan yetişir. 1582’de 4. Vezir iken III. Murat’ın oğlu Şehzade Mehmet (III. Mehmet)’i sünnet etmesinden dolayı cerrah lakabı ile anılmaya başlanır. Cerrah Mehmet Paşa, sünnetini yaptığı Şehzade Mehmet’in tahta geçmesi üzerine yeniçeri ağası, vezir ve 1595 senesinde sadrazam olur. Dört ay sadrazamlık yapan Cerrah Mehmet Paşa, ömrünün son yıllarında gut (nikris / damla) illetinden dolayı makamına gelememesi, evinde de devlet işleriyle meşgul olamaması ve işlerini başkasına yaptırması nedeniyle halkın padişaha arzuhallerle şikâyet etmesi sonucunda 1599’da görevinden azledilir. Döneminde saray cerrahlığı ya da Has Oda’da cerrahlık görevinde bulunduğu bazı kaynaklarda yer almasına karşın, Cerrah Mehmet Paşa’nın hekimliği hakkında, yine bazı kaynaklardaki ehliyetsiz olduğu yönündeki ifadeler ile III. Mehmet’i sünnet etmesinden başka bilgi bulunmamaktadır [2-7]. Bu nedenle herhangi bir tıp eğitimi alıp-almadığı, ne kadar süre ile saray cerrahlığı ya da hekimlik yaptığı konusunda net bir bilgiye ulaşılamamaktadır. Tüm bu nedenler ve Cerrahpaşa semtinde Cerrah Mehmet Paşa döneminde, onun adına yapılmış / yaptırılmış yani Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin nüvesini oluşturabilecek bir sağlık kurumunun bulunmaması nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin, semtin adını almak dışında Cerrah Mehmet Paşa ile organik bir bağının bulunmadığı söylenebilir.

Cerrahpaşa Hastanesi

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin mekânsal temelini ya da çekirdeğini ise 1893’de geçici kolera hastanesi olarak kullanılan Taküyiddin Paşa Konağı oluşturur [Resim 1].

                                    Resim 1. Taküyittin Paşa Konağı

Bina, günümüzdeki yerleşke alanında yer almış olan sağlıkla ilgili ilk yapıdır. Bu bağlamda Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin mekânsal tarihi, 1890’larda, şimdiki yerleşke alanının kuzeyindeki Kocamustafapaşa Caddesi üzerinde yer alan büyük bir ahşap bina olan Taküyiddin Paşa Konağı’na dayanır. Binanın sahipleri olan Mutasarrıf Hasan Rüştü ve İhsan Efendiler, 1893 yılında çıkan kolera salgını sırasında boş olan Taküyiddin Paşa Konağı’nı, geçici kolera hastanesi olarak kullanılmak üzere Belediye emrine verirler. Salgın, Nisan 1894’te sona erdiğinde bina boşaltılır ve Üçüncü Belediye Dairesi buraya yerleştirilir. Bu sırada bahçesine kargir bir bina da eklenir. Ancak konak 10 Temmuz 1894 İstanbul depreminde hasar gördüğünden bir süre sonra satışa çıkarılır. Dönemin Padişahı II. Abdülhamit de aynı sıralarda, geçici kolera hastanesi olarak kullanılan yerlerin daimî hastaneye dönüştürülmesini emrettiğinden, konak 1896 yılında hastane yapılmak üzere Belediye tarafından satın alınır. Konak, hastaneye dönüştürülmek üzere Müessesat-ı Hayriye-i Sıhhiye’ye teslim edildiğinde boşaltılarak gerekli tamirat ve tadilatı yapılır ayrıca bahçesine 100 yataklı bir pavyon ilave edilir. Hastane 23 Temmuz 1910 (R. 10 Temmuz 1326) tarihinde Cerrahpaşa Zükûr (erkek) Hastanesi adı ile hizmete açılırAçılışından kısa bir süre sonra, 1912 kolera salgını İstanbul’u etkilediğinde konak yeterli olmaz, bu nedenle hastanenin bahçesine koleralı hastaların bakımı için üzerleri oluklu çinko ile kaplı barakalar yaptırılır. Erkek kolera pavyonu 24 yataklı, kadın pavyonu ise 12 yataklı bir barakadır. Bu sırada deniz tarafındaki ahşap bir bina ise cerrahî hastalıklar ve ameliyathane binası olarak kullanılır [Resim 2-3].

Resim 2. 1912 Kolera salgını sırasında yapılan barakalar

        Resim 3. Ahşap Cerrahi Binası

Her ne kadar uzun süren bir tamir ve tadilat geçirdiyse de artık eskimiş olan ve verimli hizmet sunulamayan Taküyiddin Paşa Konağı’nın yıktırılarak yerine yeni bir bina inşa ettirilmesi 1911’den itibaren gündeme gelmeye başlar. Ancak arazinin yeterli olmaması nedeniyle çevresindeki arazilerin satın alınması ya da istimlaki gereklidir. Bu sırada yapılan istimlaklerin yanı sıra eski şeyhülislamlardan Cemalettin Efendi’nin bahçenin bitişiğindeki değerli arsasını hastaneye bağışlamasıyla arazi genişler. Bu arazi üzerinde yapımına başlanan Cerrahpaşa Belediye Hastanesi Merkez Dairesi (şimdiki Müze Binası) ve Cerrahi Pavyonu (şimdiki Dekanlık Binası) inşaatı 1916 yılında tamamlanarak hizmete açılır [Resim 4-5].

Resim 4. Merkez ve Cerrahi binaları ile eski giriş kapısı

                                Resim 5. Dahiliye ve Cerrahi binaları

1927 yılına gelindiğinde 150 yatakla hizmet veren hastaneye yeni bir Dahiliye Pavyonu (şimdiki Psikiyatri binası) inşasına başlanılır. 200 yataklı olarak planlanan ayrıca 75 yataklı bir verem bölümü de eklenen bina 1930’da tamamlanarak hizmete girer [1,8-17].

Kaynaklara göre, Atatürk Cerrahpaşa Hastanesi’ni ilk kez Dahiliye Pavyonu’nun tamamlandığı 1930 yılında ziyaret eder. Gazi Mustafa Kemal, ziyaretini 14 Aralık 1930 Pazar günü, öğleden sonra saat 14.45’te yapar ve hastanede 45 dk. kalır. Ziyaretin amacı, Dahiliye Pavyonu’nun yapılmasından sonra hastanenin durumunu ve yeni hizmete giren bölümü görmek istemesidir. Saat 14.30’da Dolmabahçe Sarayı’ndan ayrılan Gazi, önce Cerrahpaşa hastanesine gelir. Başhekim Rüştü Bey ve diğer hekimler tarafından karşılanan Gazi Mustafa Kemal hastanenin durumu, teşkilatı ve idaresi hakkında bilgi alır, laboratuvarları ve pavyonları gezerek, her yeri büyük bir ilgi ile inceler. Bu sırada hastalarla da sohbet ederek sağlıkları ile ilgili sorular yöneltir. Aldığı yanıtlar ve hastanenin genel görünümünden memnun olan Mustafa Kemal, başhekime hastaneyi beğendiğini ifade eder ve hastanenin anı defterine; “Gördüklerimden memnun oldum. Temizlik, intizam, ciddi mesai takdire şayandır. Gazi Mustafa KEMAL, 14 Aralık 1930”

satırlarını yazar. Gazi Mustafa Kemal, Hastaneden ayrılmak üzere dışarı çıktığı sırada hastanenin önünde toplanmış olan vatandaşlar kendisini tezahüratlarla karşılar. 45 dakika süren ziyareti sonrasında saat 15.30’da hastaneden ayrılarak Haseki Kadın Hastanesi’ne yönelir [18-21] [Resim 6-7].

Resim 6. Atatürk’ün 1930’da yaptığı Cerrahpaşa Hastanesi ziyaretinden ayrılışı

Resim 7. Atatürk’ün Cerrahpaşa ziyareti haberi. Cumhuriyet Gz., 15.12.1930

Yine bazı kaynaklara göre Atatürk Cerrahpaşa’yı 1936 yılında ikinci kez ziyaret eder. Bu tarihte Cerrahpaşa artık Tıp Fakültesi kliniklerine ev sahipliği yapmaktadır. Bu ziyaretinde yanında doktoru Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp olduğu halde yine bir pazar günü, öğleden sonra hastaneye gelip, Cerrahi Kliniği’ni gezdikten sonra balkonuna çıktığı, kendisine ikram edilen kahveyi içerken karşıda Marmara Denizi’ne kadar uzanan araziyi göstererek “Bu hastane at nalı şeklinde sahile kadar inmelidir” sözlerini söylediği rivayet olunur [13,22-23]. Ancak bu ikinci ziyaret ile ilgili bugüne kadar herhangi bir fotoğraf ya da gün-ay içeren bir kayda ulaşılamamıştır. Atatürk’ün yaptığı ziyaretlerin gün gün kayıtlarına ulaşılabilirken bu ziyaret için böyle bir kayıt bulunmaz. İkinci ziyaretten ilk kez, Kazım İsmail Gürkan’ın 1967’de yayımlanan ‘Cerrahpaşa Hastanesi tarihçesi’ makalesinde [13] söz edilir. Acaba burada, yapılan tek ziyarete ait anılar hafızalarda karışmış mıdır? 1930 olan tarih sehven 1936 yazılmış ve bu yanlışlık daha sonraki yayınlarda da devam mı etmiştir? Ya da eğer bu ziyaret yapıldı ise Ord. Prof. Dr. Neşet Ömer ile birlikte geldiğinin yazılmasından hareketle ‘Acaba bu ziyaret bir hastalık nedeniyle mi idi?’ gibi soru işaretleri henüz aydınlatılmaya muhtaçtır.

İşte tüm bu dönemlerde geçici Kolera Hastanesi, Cerrahpaşa Zükûr Hastanesi ve Cerrahpaşa Belediye Hastanesi adları ile hizmet veren bu sağlık kurumunun Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ile ayrılmaz bir mekânsal bir bağı vardır. Ancak bu bağ ikincil bir bağdır, çünkü akademik bir eğitim-öğretim faaliyeti içermez.

Tıphaneden Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin bir eğitim kurumu olarak kökeni ya da temeli ise tıpkı İstanbul Tıp Fakültesi gibi; 14 Mart 1827’de açılan ve adına kısaca Tıphane denilen Tıphane-i Amire (Darü’-Tıbb-ı Amire)’ye dayanır. Tıphane’den Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne ulaşan bu bağın anlaşılabilmesi için 1800’lü yılların başından itibaren tıp eğitiminin ülkemizdeki gelişimine kısaca bir göz atmak ve kurumsal bir yapıya bağlanan bir gelişim ve sürekliliği ortaya koymak gerekir. Çünkü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin tarihine bir eğitim kurumu olarak bakıldığında, mekânsal bağın ötesinde artık 1827’den bugüne kesintisiz bir süreklilikle ulaşan, planlı ders programlarına sahip, uzmanlarca verilen dersler ve bu eğitimin sonunda verilen icazete değil de kurumsal bir diplomaya dayalı bir tıp eğitiminden söz edilebilir. 14 Mart 1827’de açılan Tıphane’den itibaren giderek daha sistemli bir düzene ulaşan tıp eğitimi, kesintisiz olarak gelişir, aynı kaynaktan beslenerek zaman içinde İstanbul ve Cerrahpaşa Tıp Fakültelerine evrilerek günümüze gelir.

Tıp eğitimi tarihimize kısaca bakıldığında Osmanlı döneminde İstanbul’da mevcut; Fatih, Haseki, Süleymaniye, Toptaşı ve Sultanahmet darüşşifalarının hiçbirinin bugüne bağlanabilecek bir süreklilik göstermediği, bunların kendi tekil yapıları içinde işlevlerini sürdürdükleri ve zamanı geldiğinde teker teker tarih sahnesinden çekildikleri görülür. Bu yapı içerisinde 19. yüzyılda modernizasyon anlamında geniş çapta değişikliğe uğrayan Osmanlı toplumu, zorunlu birçok toplumsal kuruluşlar oluşturur ki, asker-sivil birçok hastaneler ile Tıphane ve Cerrahhane’nin kuruluşu da bunlar arasındadır.

19. yy. başlarında tıpta halen geleneksel eğitim devam ederken, III. Selim bu bilimin yenileşmesi gereğini anlayan ilk padişahtır. III. Selim, bu yenileşme çabaları kapsamında 1805’te Dimitreşko Meroz adlı bir Rum’a, İstanbul Kuruçeşme’de, dil, edebiyat ve matematik okutmak üzere açılacak olan yüksekokula bir de tıp bölümü eklenmesi için izin verir. Böylece; Avrupa hastanelerinin hekimleriyle iletişim, ameliyat ve özellikle de diseksiyon gibi konularda mevcut tıp medreselerinin uygun olmaması nedeniyle okulun Rumlar tarafından açılmasına Sultan tarafından izin verilmiş olunur. Ancak modern bir tıphane kurmak isteyen III. Selim, karşı çıkışlar nedeniyle bunu sonuçlandıramaz. Bu okulun faaliyete geçip geçmediğine dair henüz elimizde yeterli belge bulunmamaktadır. Okul açılmış olsa bile, Dimitreşko Meroz’un devlete ihanet suçlamasıyla idam edilmesiyle 1812’de kapatıldığı tahmin edilmektedir [24-26].

III. Selim’in başlattığı bu yenileşme hareketini, düzeni bozulmuş olan yeniçeri ordusunu ortadan kaldırıp Asakir-i Mansure-i Muhammediye adı ile yeni bir ordu kuran (1826) Sultan II. Mahmut da sürdürür. Yeni ordu kurulur kurulmaz sağlık sorunları da hemen ortaya çıkar. Yasaya göre ordunun her tertibine bir hekim ve bir cerrah tayin edilmesi gerekirken hekim sayısının yetersizliğinin yanı sıra, ehliyetli ve usta hekim bulunamaması da sorun olur [27]. Böylece, orduya hizmet verecek olan hekim ve cerrahların artık çağdaş bir sistem ve kurumsal bir yapı içinde eğitilip, yetiştirilmesinin gerekliliği de iyice anlaşılır.

Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi (1774 -1834), Padişahın üzerinde durduğu bu sorunun çözülebilmesi için yeni ve çağdaş eğitim verilecek bir tıp okuluna ihtiyaç olduğunu belirterek girişimlere başlar. Arka arkaya verdiği üç takrirle (önerge); öğrenciler için bir öncelikle yeni bir Tıphane kurulmasını, buraya bir hoca tayin edilerek yetenekli çocuklara tıp okutulmasını önerir. Mustafa Behçet Efendi takrirlerinde; zamanın hekimlerinin eski usul tıbbı uyguladıklarını, ancak artık yeni tıbbı da öğrenmelerinin vaktinin geldiğini vurgular. Okul, yeni bir bina inşa edilene kadar İstanbul Şehzadebaşı’nda Acemioğlanlar Kışlası’nın arkasındaki Tulumbacıbaşı konağında faaliyete geçecektir. Takrirlerinde ayrıca, yeni tıbbı öğrenebilmek için yabancı dil eğitiminin şart olduğunu, öğrencilere gereken hoca sayısı, dersler ve hastanelerde yapılacak pratikleri ayrıntılı olarak ortaya koyar. Buna göre okul; dört sınıftan oluşacak, öğrenciler bugünkünün aksine okula dördüncü sınıftan başlayarak birinci sınıfı bitirdiklerinde mezun olacak, asıl hoca ve öğrenciler Müslümanlardan, diğer muallimler mümkünse Müslüman, eğer mümkün değilse başka milletlerden seçilecek, eğitim dili Türkçe’den çok Fransızca olacaktır. Takrirlerde ordunun acilen yeni bilgilerle yetişmiş, yetenekli ve usta cerrahlara da ihtiyacı olduğu ortaya konulur. Ancak bunların eğitimlerinin tamamlanması 3-4 yıl süreceğinden, cerrahların daha hızlı yetiştirilebilmesi için Tulumbacıbaşı Konağı’ndaki bir bölümde sadece pratik eğitimin verileceği bir de Cerrahhane açılmalıdır. Sonuçta bu takrirlerin uygulanması yolunda padişah buyruğu alınır ve konağın üst katı Tıphane, alt katı Cerrahhane halinde düzenlenerek 14 Mart 1827’de eğitime başlanır. Bu okulun kuruluşu, ülkemizde geleneksel tıptan bir kopuş ve modern tıbba yönelişin başladığı tarihi ifade eder [24,28-31]. Bu nedenle okulun açıldığı gün olan 14 Mart, günümüzde Tıp Bayramı olarak kutlanır.

Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi ve Sultan II. Mahmut eliyle kurulan “Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Mamure”de hem ordunun gereksinimi olan hekim ve cerrahlar yetiştirilmeye başlanır, hem de tıp eğitimi artık giderek sistemli bir süreklilik gösterecek kurumsal bir yapıya evrilmeye başlar. Tıphane’de başlayan yeni sistem, zaman içinde okulun birçok kez isim ve yer değiştirmesine karşın, bundan böyle kesintisiz bir devamlılık ve kurumsal bir yapı içinde gelişecek, 1967’de ise İstanbul ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi adları ile ikiye ayrılarak günümüze ulaşacaktır.

Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi, Sultan II, Mahmut’un izni üzerine açılan yeni tıp okuluna ilk nazır (dekan) olarak atanır. Ancak aynı çatı altında eğitim yapan ve ordunun cerrah ve hekim gereksinimini karşılayan Cerrahhane ile Tıphane’ye, Tulumbacıbaşı Konağı giderek yetersiz gelmeye başlar. Bu nedenle Cerrahhane, 1832’de Topkapı Sarayı sahilindeki yeni yerine taşınır. 1836’ya gelindiğinde Tulumbacıbaşı Konağının satılması üzerine Tıphane-i Amire de Topkapı Sarayındaki Otlukçu Kışlası’na (Kırmızı Kışla) taşınır. Tıphane ve Cerrahhane burada tekrar birleştirilir, hocalar ve kadrolar geliştirilir, eğitim programı yeniden düzenlenir ve öğrencilerle birlikte okulun kadrosu 230 kişiye ulaşır [32]. Otlukçu Kışlası’nda eğitim devam ederken burasının da yetersiz gelmeye başlaması üzerine, okulun yeni bir binaya gereksinimi olduğundan söz edilmeye başlanır. 1837’de dönemin Hekimbaşısı ve Tıphane-i Amire Nazırı Ahmed Necip Efendi, bir tıp okulunda; dershane, kütüphane, resim (planş) odaları, anatomi, fizik, kimya aletlerinin konulacağı odalar, mutfak ve çamaşırhanenin bulunması ve ayrıca Tıphane civarında bir hastanenin olması gerektiğini bir takrirle bildirir. Bu özelliklere sahip yeni bir bina inşa edilmesi çok masraflı olacağından ve bugünkü Galatasaray Lisesinin bulunduğu yerdeki Enderun Ağaları Mektebi binasının da istenen birçok niteliğe sahip olması nedeniyle, tamir edilip, yeni bölümler eklen­erek kullanılmasına karar verilir. Bir hazırlık döneminden sonra Tıphane ve Cerrahhane Ekim 1838’de Galatasarayı’ndaki yeni binasına ta­şınır [24, 32] [Resim 8].

  Resim 8. II. Mahmut ve Tulumbacıbaşı Konağı.

Bu sıralarda toplumda geniş çaplı reformların uygulamaya konulması anlamına gelen Tanzimat Fermanı (1839)’nın ilan edilmesiyle eş zamanlı olarak, tıp eğitiminde de yeniden bir yapılanma ve yenilenme çabası başlar. Tıp okulu, bu dönemde Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne adı ile Galatasarayı’ndaki yeni binasında hizmet verir. Ancak bu sırada okulun bazı nitelikleri de değişir. Okula artık öncelikle Osmanlı Devleti’nde mevcut bütün dinlere ve mezheplere mensup öğrenciler kabul edilmeğe başlanır ve eğitim dili Fransızca olur. Diplomalar da Türkçe ve Fransızca olarak düzenlenir. Bu dönemde tıp eğitimi beş yıla çıkarılır, öğretim kadrosu Batı tıp fakültelerinden mezun hekimlerle zenginleştirilir. Büyük bir iç avluyu çevreleyen iki katlı Galatasarayı tıbbiyesi; kütüphane, hekimbaşı ve görevlilere ait odalar,  bir klinik,  300 öğrencilik ya­takhane, yemekhaneler ve padişah dairesi gibi çeşitli bölümleriyle her ihtiyacı karşılayacak durumdadır. Bu dönemde özellikle Avusturya’dan getirtilen hocalardan Karl Ambros Bernard’ın çabaları ile diseksiyon yapma izninin alınması (1841), okul bünyesinde müzeler, laboratuvarlar, nebatat (botanik) bahçesi, kütüphane ve matbaa kurulması gibi birçok yenilikler yapılır. Okulda Latince de öğretilir. Paris’ten getirtilen kitaplarla kütüphane zenginleşti­rilir, botanik bahçesine Viyana’dan bahçıvanlar getirilir. Maden koleksiyonu, kimya ve fizik laboratuvarları ile teşrihhane (diseksiyon salonu) yapılır. Bu dönemde okulun bünyesinde Eczacı ve Ebe Mektepleri de açılır. Ancak kuruluşu için büyük emek harcanan okul, sahip olduğu tüm binalarla birlikte 11 Ekim 1848’deki büyük Beyoğlu yangınında yanarak kül olur. Bu yangın, tıp tarihi açısından çok önemli­dir. Çünkü tıbbiyenin o zamana kadar olan tüm kayıtları da yanar. Tıp eğitimine ertesi yıldan itibaren, Halıcıoğlu’ndaki bir zamanlar Mühendishanei Berri-i Hümayun olan eski Humbarahane (Topçu Kışlası)’de devam edilir (1849) [24,32-37].

Tıbbiye’de 1850’li yıllarda yaşanan bir diğer önemli gelişme ise eğitim dilinin Fransızcadan Türkçeye çevrilmesi mücadelesidir. Bu mücadele sırasında hocalarının çoğu yabancı olan Askeri Tıbbiye (Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane)’de Türkçe eğitime geçilmesi güç olduğun­dan, 1866’da bu okulun içinde, önce sivil tıp okulu (Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye) açılır ve 1867’de ayrı bir sınıf olarak burada Türkçe tıp eğitimine başlanır. 1870’de Askeri Tıbbiye’de de, ilk sınıftan başlanarak eğitim Türkçeleştirilir. Türkçe tıp eğitimine geçiş sonucunda okul matbaasında Türk­çe tıp gazeteleri, dergiler ve çok sayıda Türkçe tıp kitabı basılır, halkı eğitici yayınlar hazırlanır [24,34-35,38-44]

1861-1865 yıllarında İstanbul’da büyük bir kolera salgını yaşanması nedeni ile Tıbbiye’nin bulunduğu Humbarahane kışlası hastaneye çevrilerek koleralılara tahsis edilir. Tıbbiye bu sırada kısa bir süreliğine Hasköy’deki Gergeroğlu Konağı’na nakledilir, ancak salgın bitince tekrar Humbarahane’ye değil de bu kez Sirkeci / Gülhane’deki Demirkapı Kışlasına nakledilir (1866). Demirkapı’daki bina da giderek sivil ve askeri öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamaz hale gelir. Bu kez Ahırkapı’da yeniden bazı klinik ve dershaneler inşa edilerek, mülkî (sivil) tıbbiye 1874 (1290)’te buraya nakledilir. Ancak bu ek binalar da yetersiz kaldığından Maarif Nezaretince sivil tıbbiyenin yerleşebilmesi için Kadırga meydanına bakan Menemenli Mustafa Paşa konağı satın alınır. Binaya; dahiliye, cerrahi, deri ve frengi, göz, kulak – burun – boğaz ve kadın – doğum klinikleri, bakteriyoloji, fizik, kimya, farmakoloji ve fizyoloji laboratuvarları ile kadavra salonu ve diğer bazı pavyonlar eklendikten sonra sivil tıbbiye 1894 (1310) yılında buraya nakledilir. Bu dönemde Mekteb-i Tıbbiye’de, birçok yeniliğin yanı sıra ilk Kadın Doğum Kliniği olan Viladethane (1894) de açılır. Bu sırada Askeri Tıbbiye’nin Demirkapı’daki yeri de zamanla yetersiz kaldığından, Sultan II. Abdülhamid’in emriyle 1895 yılında Haydarpaşa’da büyük bir Tıbbiye binasının inşasına başlanır [11,29,35,38,45-47].

Yine bu sıralarda Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin çekirdeğini oluşturacak olan ve Almanya’dan getirtilen Dr. Rieder Paşa tarafından, mezuniyet sonrası bir üst eğitim kurumu olarak yapılandırılan Gülhane Tatbikat Mektebi ve Seririyat Hastanesi ya da Gülhane Seririyat Mektebi açılır (1898). Askeri tıbbiyenin staj kliniği olarak faaliyet gösteren bu okul/hastane, sağlık sisteminde en etkili hizmet veren kurumlardan biri olur. Pek çok hekim burada staj yapar. Gülhane, savaşlar sırasında da önemli etkinlikler gösterir, ilk aspirin ve kinin hapları; koruyucu tifo, dizanteri ve kolera aşıları, ordunun gereksinimi olan protez ve sargı bezleri burada üretilir [48-49].

Darülfünun Tıp Fakültesi dönemi

İtalyan mimarlar Alexandre Vallaury ve Raimondo D’Aronco’nun mimari projelerini çizdiği büyük ve görkemli Haydarpaşa tıbbiye binasının inşasına 1895 yılında başlanır, bina 1903’te tamamlanır. O sırada Demirkapı’da bulunan Askeri Tıbbiye (Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane) 6 Kasım 1903 tarihinde binaya taşınır. 14 Eylül 1909’da ise sivil ve askeri tıp fakülteleri Tıp Fakültesi adı altında birleştirilir. Kadırga’daki sivil tıbbiye, Darülfünun-ı Osmani Tıp Fakültesi adı ile Haydarpaşa’daki binaya taşınır. Kadırga’dan taşınan sivil Tıbbiye’nin yerinde ise fakülteye bağlı olarak; eczacı, dişçi, ebe ve hastabakıcı mektepleri açılır. Yeni Tıp Fakültesi’ne Reis (Dekan) olarak, Opr. Dr. Cemil [Topuzlu] Paşa atanır. Cemil Paşa dekanlık yaptığı dönemde okula adeta bir Rönesans dönemi yaşatacak pek çok yenilikler getirir; ilk kalorifer tesisatını döşetir, Avrupa’dan birçok alet edevat ve mikroskoplar getirtir, teşrihhane (anatomi salonu) ve laboratuvarlar açar [24,29,50-52].

Ancak okulun güzel günleri kısa sürer, 1912 Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı, Mütareke ve Kurtuluş Savaşı dönemleri okulu derinden etkiler. Haydarpaşa’daki Tıp Fakültesi, Balkan Savaşı sırasında kapatılarak Askeri İhtiyat (yedek) Hastanesi’ne çevrilir, cepheden gönderilen yaralılar burada tedavi edilir. Okul, I. Dünya Savaşı başlarında (Kasım 2014) da tatil edilir. Öğretim üyeleri ve öğrenciler birliklere dağıtılır ve cephelere gönderilir. Bina bu sırada Hilal-i Ahmer Tıp Fakültesi Hastanesi adı ile ve koridorlarına kadar yaralı askerlerle dolu olarak hizmet verir. Çanakkale zaferinden sonra Tıbbiye Hastanesi lağvedilir, Kasım 1915’te sağ kalanlar okula döner ve eğitim tekrar başlar. Tıbbiyenin bu yıllardaki zor dönemlerinden bir diğeri de mütareke dönemidir. Bu dönemde İstanbul’un işgalinin ardından, Ocak 1919’da Tıbbiye de İngiliz işgal kuvvetlerinin denetimine girer. Öğrenci ve hocalar dersleri büyük bir baskı altında sürdürmeye çalışırlar. Bu esaret ve baskı ortamında öğrencilerin çoğu, gizlice Anadolu’ya geçip Kuva-yı Mil­liye saflarına ve Kurtuluş Savaşı’na katılır [24,29,53].

Darülfünun Tıp Fakültesi’nde büyük zorlukların yaşandığı bu yıllar içinde okula yeterli ödenek verilemez, beklenen gelişme sağlanamaz [49]. Kadınlar ise Tıp Fakültesine ilk kez Haydarpaşa döneminde, 1922-23 ders yılında girer, 1928 yılında ilk kez altı kadın hekim Tıbbiyeden mezun olur [54].

Darülfünûn Tıp Fakültesi, 1933’e kadar Haydarpaşa’daki binada kalır. Ancak eğitim burada devam ederken, fakültenin hocaları daha ilk yıllardan itibaren, okulun merkezden uzak olması, hasta gelmemesi gibi gerekçeler öne sürerek İstanbul (Avrupa) yakasına geri dönmek isterler. Buna bir hazırlık olarak 1924 yılı sonunda, Darülfünun Tıp Fakültesi son iki sınıf öğrencilerinin klinik stajlarının; Haseki, Cerrahpaşa ve Vakıf Gureba hastanelerinde yapılmasına karar verilir. Her üç hastaneye, her ders için klinik ve hocalar tayin olunur. Öğrenciler klinik stajlarını buralarda yapabilmek için 1924-25 ders yılında, birbirine uzak hastaneler arasında koşuşturmaya başlar. Bu bağlamda dahiliye, hariciye (cerrahi), nisaiye (kadın doğum), göz ve kulak-burun-boğaz klinik stajları da Cerrahpaşa’da yapılmaya başlanır. Ancak pek çok sorun ve hoşnutsuzluklar ortaya çıktığı için Tıp Fakültesi klinik ve öğrencileri 1925 yılında tekrar Haydarpaşa’ya dönerler [24,55].

Öğrencilerin geri dönüşünden bir süre sonra Cerrahpaşa Hastanesi’nin cerrahi şefliğine çok çalışkan ve idealist bir operatör getirilir. Almanya’da yaptığı yedi yıllık ihtisasın ardından yurda dönen bu cerrah Dr. Burhanettin [Toker] Bey’dir. 1930’larda yeni bir Dahiliye Pavyonunun eklenmesi ve Burhanettin Toker’in çalışmaları ile Cerrahpaşa Hastanesi İstanbul’da ün salmağa başlamıştır [22].

Üniversite Reformu ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi dönemi

1933 yılında yapılan Üniversite Reformu ile üniversiteye yeni bir düzen getirilir. ‘İstanbul Darülfünunu’nun İlgasına ve Maarif Vekâleti’nce yeni bir Üniversite Kurulmasına Dair Kanun [56] ile İstanbul Darülfünunu’nun ortadan kaldırılıp (31 Temmuz 1933), İstanbul Üniversitesi adı ile yeni bir üniversitenin kurulmasına karar verilir (1 Ağustos 1933). Böylece o sırada ülkenin tek tıp fakültesi olan ‘Darülfünun Tıp Fakültesi’ de ‘İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ adını alır. Bu sırada daha Üniversite Reformu Yasası ilan edilmeden (23 Mayıs 1933), Maarif Vekâleti tarafından çekilen bir telgraf ile Tıp Fakültesi’nin İstanbul tarafına nakline karar verildiği ve nakil işini düzenlemek üzere bir komisyon kurulduğu bildirilir. Kurulan komisyon tarafından Tıp Fakültesi’nin; kliniksiz kürsüleri, enstitü ve laboratuvarları ile birlikte Bayezid’deki Darülfunun merkez (eski Harbiye Nezareti) binası ve arkasındaki Bekir Ağa Bölüğü denilen kışlaya taşınmasına karar verilir. Klinikler için ise Avrupa yakasındaki hastanelerden yararlanılacaktır. Bu hastaneler hem kendi işlevlerini sürdürecek hem de belli sayıda yatağını üniversite hizmetine tahsis edeceklerdir. Komisyon tarafından belirlenen bu hastaneler; Cerrahpaşa, Haseki, Hamidiye (Şişli) Etfal, Gureba ve Bakırköy Emrâz-ı Asabiye hastaneleridir. Ancak klinikler zamanla Haseki, Cerrahpaşa ve Gureba’da toplanır. Böylece Haydarpaşa’da bulunan tıp fakültesinin tekrar Avrupa yakasına (Beyazıt’a) taşınması ile birlikte üniversiteye tahsis edilecek en fazla yatak sayısına sahip hastane olarak Cerrahpaşa Hastanesi’nde de Tıp Fakültesi’nin; I. Dahiliye, I. Hariciye (cerrahi) ve Göz klinikleri kapsamında öğrencilere düzenli bir eğitim verilmeye başlanır [57,39]. 1933 Üniversite Reformu ile birçok öğretim üyesi de görevden alınır. Yapılan bu yeni düzenlemenin sonucunda o sırada ülkenin tek üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi’nde belirgin bir öğretim üyesi açığı oluşur. Üniversite kadrolarında oluşan bu açık, aynı tarihlerde Almanya’da yaşanan Nazi rejimi nedeniyle rahatsızlık duyan ya da baskı altında bulunan ve çoğu Yahudi olan birçok bilim insanının Türkiye’ye davet edilmesi ile doldurulur. Bu bilim insanlarının büyük çoğunluğu Tıp Fakültesi kadrolarında görev yapar [58].

Üniversite kliniklerinin bir bölümünün Cerrahpaşa’ya nakli sırasında Cerrahpaşa’da yapılan ilk bina, o zamanki Dahiliye ve Cerrahi kliniklerinin arasındaki boş alanda inşa edilen amfidir (1933). O zamanki cerrahi pavyonuna asma koridor­la bağlı olan amfi binası Üniversite tarafından inşa ettirilir. Ord. Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp’in ölümünden sonra amfiye “Neşet Ömer İrdelp Amfisi” adı verilir [13,17].

1939 yılına kadar bu halde kalan Cerrahpaşa Hastanesi’nde tam da istimlâk işlerinin tamamlanıp yeni binaların yapılacağı bir sırada II. Dünya Savaşı patlar. Savaşın doğurduğu ekonomik kriz dolayısıyla alet, edevat, tedavi cihazları ve diğer hastane malzemesinin temin ve tedarikine olanak kalmaz [17].

1940 yılında Göz Kliniği (günümüzde bir restorasyon geçiren Göğüs Hastalıkları binası) [Resim 9], ve 1943’te I. Cerrahi Kliniği (daha sonraki ortopedi ve Nöroşirürji Kliniği binası) [Resim 10] hizmete açılır. 1951’den sonra binaya yeni bir ameliyathane bloğunun eklenmesi ve yatak sayısının arttırılmasıyla 3. Cerrahî Kliniği de kurulur ve bu kliniğin direktörlüğüne Ord. Prof. Dr. Fahri Arel tayin edilir. 1988 yılına kadar Cerrahi Kliniği olarak hizmet verilen bina, o yıllarda devrin en modern cerrahi kliniği olarak tanımlanır. 1947 yılında Verem Pavyonu (şimdiki Nöroloji Kliniği binası) hizmete girer. O zamana kadar Merkez Dairesi / İdare Binası’nın altında bulunan hastane giriş kapısı, 1946 yılında Göz Kliniği ile İdare Binası’nın arasına alınır, 1952 yılında da Kocamustafapaşa yönündeki taşıt kapısı açılır [16-17,59-61].

                                        Resim 9. Göz Kliniği.

                                       Resim 10. I. Cerrahi kliniği

1950’li yıllara gelindiğinde Tıp Fakültesi kliniklerinin Çapa ve Cerrahpaşa etrafında toplanmasına devam edilir. Önce Çocuk Kliniği Haseki Hastanesi’ne, Nöroloji Kliniği Cerrahpaşa Hastanesi’ne taşınır, böylece gelecekteki gelişmenin de ilk adımları atılmış olur. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi yönetimi, 1951 yılında Şişli Etfal ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesi ile ilişkisini tamamen kesme kararı alır. Klinikler ise mümkün olduğu kadar paralel bir şekilde Cerrahpaşa ve Çapa kampüslerinde toplanıp ileride bu ikisinin arasına yapılacak bir binaya Enstitüleri de yerleştirmek amacı ile bir plân yapılır. Bu plân dahilinde Çapada; Ortopedi ve Çocuk Cerrahisi ile Psikiyat­ri (1950), Cerrahpaşa’da ise Çocuk Hastalıkları ile Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniklerinin inşası kararı alır (1953). Bu iki kliniğin arasına ortak kullanılacak bir de amfi inşa edilir ki bu amfi şu anda yerinde dönüşüm nedeni ile yıkılmış olan Tevfik Remzi Kazancıgil Amfisi’dir. Bu noktada Tıp Fakültesi’nin Çapa ve Cerrahpaşa kampüsleri de artık belirgin bir şekilde ortaya çıkmaya başlar [8,13,37].

Çapa yerleşkesinin arsası, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne satıldığı 1966 yılına kadar Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastanesi’ne dolayısıyla Vakıflar’a aittir. 1910 yılında bu hastanenin bazı kliniklerinin inşasına başlanır ancak art arda çıkan savaşlar nedeniyle yarım kalır. 1920 yılında Vakıf Gureba Hastanesi’nin Çapa’daki pavyonları bir süre tütün deposu ve Kuduz Müessesesi olarak kullanılır. Bu pavyonlar daha sonra Tıp Fakültesi bütçesinden ayrılan ödeneklerle tamamlanır ve 450 yataklı yeni bir hastane kurulur. Bu süreçte aynı arazi üzerinde bulunan Vakıf Gureba ve Tıp Fakültesi’ne ait binalar halk arasında Aşağı ve Yukarı Gureba olarak adlandırılır (24). İstanbul Tıp Fakültesi de bu bağlamda uzun yıllar boyunca halk arasında Tıp Fakültesi’nden çok Yukarı Gureba adı ile anılır.

O zamana kadar Tıp Fakültesi’ne bağlı yüksekokullar olan Eczacılık ve Dişçilik Okulları, birer fakülte haline gelirler (1962-1964). 1933’den beri Haseki Hastanesi’ne yerleşmiş bulunan Kadın-Doğum Kliniği ve Ebe Mektebi ile 1948’den beri yerleşmiş bulunan Çocuk Hastalıkları Kliniği için yapılmakta olan binanın tamamlanması ile bu iki klinik de Cerrahpaşa’daki yeni yerlerine taşınırlar (1966). Yeni düzenlemede, Tıp Fakültesi kliniklerinin, Cerrahpaşa ve Çapa’ya toplanması tamamlanmış olur. Ayrıca her iki hastanede, her kürsüden birer klinik açılması ile iki ayrı fakültenin klinikleri hazır hale gelir [37].

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi dönemi

1967’ye gelindiğinde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin büyük tarihsel değişimlerinden biri daha yaşanır ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi; İstanbul ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi olarak ikiye ayrılır. Aslında tıp fakültesinin ikiye ayrılmasının coğrafi temelleri, kliniksiz kürsülerin Bayezid’de olmasına karşın, bütün kliniklerin Cerrahpaşa ve Çapa yerleşkelerinde toplanmaları kararı ile daha 1950’lerde atılmıştır. 1961 yılına gelindiğinde Fakülte Kurulu’nca, Fakülte Teşkilat Kanunu ile ilgili görüş bildirmekle görevlendirilen Prof. Dr. Gıyas Korkut, Prof. Dr. Safa Karatay, Prof. Dr. Osman Yemni, Doç. Dr. Alaaddin Akçasu ve Doç. Dr. Bedii Şehsuvaroğlu’ndan oluşan komisyon tarafından verilen raporda “…. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi en kısa zamanda ikinci bir Fakültenin elemanlarını ve diğer ihtiyaçlarını karşılayacak tarzda teşkilatlan­dırılarak, Temel Tıp İlimleri Merkezi ile tam teşek­küllü Cerrahpaşa ve Çapa Üniversite Hastanele­rinden olacak tarzda organize edilmelidir…” görüşü ilk kez dile getirilir. Daha sonraki süreçte oluşturulan kurul ve komisyonlarca oluşturulan görüşler sonucunda tıp fakültesinin ikiye bölünmesi konusundaki görüş giderek olgunlaştırılır. Aradan geçen süre içinde Tıp Fakültesi kliniklerinin bulunduğu Çapa ve Cerrahpaşa kampüsleri genişleyip, büyümüş, yatak, öğrenci ve öğretim üyesi sayıları artmış, enstitülerin kadroları da genişlemiş tüm bu nedenlerle iki büyük gurubun yönetimi de giderek güçleşmiştir. Tüm bu nedenlerle İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin 7 Ocak 1967 tarihli teklifi uyarınca ve Üniversite Senatosu’nun 27 Temmuz 1967 tarihli toplantısında verilen karar gereğince yeni bir tıp fakültesinin kurulması ve bunun Cerrahpaşa’da olması kararlaştırılır. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi; “İstanbul Tıp Fakültesi ” ve “Cerrahpaşa Tıp Fakültesi” olarak ikiye ayrılır. 17 Ağustos 1967 tarihinde yapılan fakülte Kurulunda 24 maddelik bir kuruluş protokolü karar altına alınır. Buna göre, Cerrahpaşa ismi altındaki kuruluşlar ile Haseki Hastanesi’ndeki üniversiteye ait taşınır taşınmaz bütün malzeme, bina, asistan, perso­nel ve Tropikal Hastalıklar ve Parazitoloji Kürsüsü ile Farmakoloji Enstitüsü’nün yeri, malze­me ve personeli Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne dev­redilir; Tıp Tarihi Enstitüsü’nün durumunun tespiti için iki kürsü hocalarının müzakeresi öngörü­lerek, üniversite öğretim üyesi kadrosundan 63 profesör ve 11 doçentin kendi tercihleri ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde görevlendirilmelerinin Senato’ya tek­lifi kararlaştırılır. 63 olan profesör sayısı, daha sonra bazı tercih değişiklikleri ile 62’ye iner. Ayrıca Cerrahpaşa Tıp Fakül­tesinin, kliniksiz kürsüleri kendi yerlerinde yerleşinceye kadar, İstanbul Tıp Fakültesi kliniksiz kürsü­lerinin; bina, malzeme ve araçlarından yararlanma­ları da hükme bağlanır. Bu esaslar içerisinde yeni fakültenin kadrosunu tespit eden Fakülte önerisi, İstanbul Üniversitesi Se­natosunun 31.8.1967 günkü 80’inci oturumunda görüşülür. Rektör Vekili Prof. Dr. Lütfü Biran’ın Başkanlığında 18 üyenin katılımıyla ve tek maddelik bir gündemle yapılan toplantıda fakültenin yeni fakültede görev alacak öğretim üyelerinin listesi okunup onaylan­ır ve aynen kabul edilir. Ayrıca yeni alınan 48 kad­ronun da eşit olarak dağıtımı yani 24’ünün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne tah­sisi de karara bağlanır. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne öğrencilerin nakli de onların seçimine bırakılır. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin ilk Dekanı olarak Prof. Dr. Celal Öker 5 Eylül 1967 tarihinde göreve başlar [8,16,37,53,59,62-63]. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, zamanla bir kısım binaları Belediye’den devralır, harcamanın büyük bir kısmı Üniversite bütçesinden yapılarak sürekli genişler. Bunun sonucunda Çapa grubu 1967’de Vakıf Gureba ile Cerrahpaşa grubu ise 1969’da Belediye ile olan ilişkisini keser [16].

Bu sırada her iki fakülte için asıl önemli olan, Bayezid’deki Merkez bina ile onun etrafında 1933 yılından beri yerleşmiş olan kliniksiz kürsü ve enstitülerin de her iki yerleşkeye taşınmalarıdır. 1969 yılı içerisinde, Cerrahpaşa’da şimdiki Nöroloji ve Fizik Tedavi bölümlerinin yer aldığı binaya, Üniversitenin Merkez binasında bulunan kliniksiz kürsüler taşınmaya başlar. 1972 yılında Nöroloji kliniğinin ek inşaatı tamamlanır, Hemşire ve Laborant Okulları kurularak Ebe Okulu ile birlikte eğitime başlanır, Merkez Laboratuvarı hizmete girer, Fakülte Merkez Kitaplığı faaliyete geçer. 1973 yılında Üniversite bünyesinde kurulan Edirne Tıp Fakültesi’ne öğretim elemanı yetiştirilmesi görevini de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi üstlenir. 1974-1975 akademik yılından başlayarak, 1982 yılına kadar, Edirne Tıp Fakültesi’ne alınan öğrencilerin tıp eğitimleri Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bünyesinde yapılır. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi kurulduktan sonra ihtiyaç duyulan yeni binaların yapımı da gündeme gelir ve bir plan dahilinde inşaatlara başlanır. İlk inşasına başlanan binalar deniz tarafındaki İç Hastalıkları klinikleridir. İnşaatın A Blok denilen Dahiliye bölümü 1975’te tamamlanır. Bu bölümde yer alan iki dershane daha sonra Reşat Garan ve Celal Öker Amfileri olarak adlandırılır. Taşınma 1976 yılında başlar, 1977-78 ders yılında tamamlanır. 1971 yılında Silivri Toplum Hekimliği Merkezi ‘Toplum Sağlığı Enstitüsü’ olarak kurulur.  1978-79 yılları içinde Temel Bilimler Kürsüleri, yeni yapılan Temel Bilimler Binasına taşınır ve aynı bina içinde daha sonra Ekrem Kadri Unat, Meliha Terzioğlu ve Talia Bali Aykan olarak adlandırılacak olan amfiler hizmete açılır. 1980 yılında çamaşırhane, gasilhane ve öğrenci yemekhanesi hizmete girer. Yine aynı yıl içinde Göz, KBB, Üroloji ve Dermatoloji Kürsüleri yeni yerlerine taşınır, Nöroloji ve Fizik Tedavi Bölümleri de şimdiki binalarında hizmete başlar. Gündüz Çocuk Bakımevi binası, Merkez Araştırma Laboratuvarı ve Merkez Kütüphane binası 1981’de tamamlanarak hizmete açılır, fakülte öğrenci işleri bürosu da yeni açılan Merkez Kütüphane binasına taşınır. 1982 yılında tıp eğitimi ve öğretiminde öğrencilere pratik bilgiler kazandırmak amacı ile Öğrenci Beceri Laboratuvarı hizmete girer, Merkez Kütüphane yanındaki alanda futbol, basketbol ve voleybol sahaları yapılır ve 1986 yılında aynı alanda kapalı spor salonu hizmete açılır. Cerrahi Bölümü, 1988 yılında, Dahiliye bölümüne bitişik olarak inşa edilen Cerrahi Monoblok binasına taşınır. Tarık Minkari ve Adnan Salepçioğlu Amfileri bu binada yer alır. YÖK kararı ile 1984 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi içinde bir Tıbbi Biyolojik Bilimler Bölümü kurularak bölümün kurucusu olan Prof. Dr. Asım Cenani, Bölüm Başkanlığına atanır. Ne yazık ki bölüm 2003 yılında öğrenci alımı durdurularak kapatılır. 1987 yılında ise Türkçe Tıp Fakültesinin yanı sıra eğitim dili İngilizce olan bir İngilizce Tıp Programı açılarak aynı yıl içinde 50 kişilik öğrenci kontenjan ile eğitim ve öğretime başlanır. Programda, Dahiliye (onkoloji) bölümü öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Derman, kurucu ve eğitim başkanı olarak görev yapar. Prof. Dr. Uğur Derman’ın 04.09.1994’teki ani vefatından sonra programın adı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Uğur Derman İngilizce programı olarak değiştirilir. Yeni Dekanlık binası 1995’te tamamlanarak fakültenin idari birimleri bu binada hizmete başlar. 1996 yılı başında Dekanlık ve bağlı birimler tarafından boşaltılan eski dekanlık binası (şimdiki Müze binası)’na Hastane Başhekimliği, kırsal hekimlik stajını yürüten Toplum Hekimliği Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Vakfı yerleştirilir. Aynı bina 2002 yılında Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı’na tahsis edilir ve 2004 yılında ‘Tıp Kültür Birimi’ adı ile açılır. Birim, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 16.02.2006 tarihli onayıyla “Özel Müze” olarak onaylanır, yönergesi ise 2007 yılında İ.Ü. Senatosu’nda kabul edilerek Tıp Tarihi Müzesi adıyla tescil edilir [8,37,59,64]. O dönemde Prof. Dr. Nil Sarı başkanlığındaki Anabilim Dalı’nın çalışanları ve lisansüstü öğrencileri ile 2002-2004 yılları arasında ilk düzenlenmesi yapılan müzenin koleksiyonu, Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsü’nün kurucusu Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’in kürsüye bıraktığı büyük mirasın üzerine eklenenlerle geliştirilir. Binası ve koleksiyonu Cerrahpaşa’ya ait olan, işletmesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne verilen müze binasının hizmete girebilmesi için yıllardır geçirdiği büyük restorasyon çalışmasının tamamlanması bekleniyor [Resim 11-14].

Resim 11. Kadın Doğum, Çocuk Hastalıkları’nın yanından Dahiliye’ye iniş.

       

       Resim 12. Dahiliye Binası

Resim 13. Genel Cerrahi Binası

Resim 14. Temel Tıp Bilimleri Binası

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi dönemi

2018’e gelindiğinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarihi açısından yeni bir dönemeç noktasına gelinir. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 9/5/2018 tarih ve 7141 sayılı ‘Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ kapsamında İstanbul Üniversitesi’nden ayrılarak yeni kurulan İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa bünyesine alınır.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’nın ilk Rektörü olarak Prof. Dr. Nuri Aydın atanır. Fakültenin dekanlıklarını ise 26 Mayıs 2018-16 Temmuz 2018 tarihleri arasında vekâleten Prof. Dr. Mahmut Ak, 16 Temmuz 2018-08 Kasım 2018 arasında vekâleten Prof. Dr. Nuri Aydın yürütmüş olup, 08 Kasım 2018’den bugüne ise Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen yürütmektedir [65].

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin kuruluş tarihi değişikliği

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarihindeki önemli olaylardan bir diğeri de 1967’de İstanbul Üniversitesi’nin ikiye ayrılmasından 2019’a kadar, logosunda ve tüm kayıtlarda hatalı olarak 1967 olarak yer alan kuruluş tarihinin, 1827 olarak düzeltilmesidir. Bu yönde Prof. Dr. Gülten Dinç tarafından verilen, 22.05.2019 tarih ve 78237 sayılı “Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin kuruluş tarihinin değiştirilmesi konusundaki gerekçeli teklif” üzerine, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Senatosu’nun 04.07.2019 tarihinde yapılan 14 sayılı toplantısında alınan, kuruluş tarihinin 1827 olarak düzeltilmesi yönündeki 22 nolu karar oybirliği ile kabul edilir. Böylece Cerrahpaşa Tıp Fakültesi artık gerçekte olduğu gibi kâğıt üzerinde de derin tarihsel kökenleri ile birleşmiş olur [66].

Kaynak: https://cerrahpasa.istanbulc.edu.tr/tr/content/fakultemiz/tarihce

 

 

KAYNAKÇA

1. Ezgi Sinem Tunca, Berrin Alper. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yerleşkesi sınırları içinde bulunan tarihi yapılar. Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları 2017; 23:9-43.

2. H. Yusuf Halaçoğlu. Cerrah Mehmed Paşa. TDV İslam Ansiklopedisi. c. 7., İst., 1993, TDV Yay., s. 415.

3. Ahmet Vefa Çobanoğlu. Cerrah Mehmed Paşa Külliyesi. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. C. 2. İst., 1994, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı, 411-413.

4. İsmail Hami Danişmend. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. c. 3., İst., 1972, Türkiye Yay., s. 59, 186, 191-192

5. Ayten Altıntaş. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Ülker Erke’nin yorumu ve fırçasıyla Türkiye’de tarihi sağlık kurumları. İçinde. Ed.: Nil Sarı. İst., 2002, Nobel Tıp Kitabevleri, 127-129

6. M Ekrem Üzümeri, Selami Dinçer, Sadi Kazancı. Türkiye Ansiklopedisi.  c. 1, Ankara, 1956, s. 562

7. İsmail Hami Danişmend. İzahlı Osmanlı Tarihi kronolojisi. C. 5, İst., 1971, Türkiye Yay., s. 27.

8. Ayten Altıntaş. Hastahaneden Fakülteye Cerrahpaşa; 44. Yıl Anısına. İst., 2011, Maestro Reklamcılık Yay., s. 63, 130,.168-176, 

9. Nil Sarı, M Bedizel Zülfikar. Tarihle içiçe bir eğitim kurumu: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Tıp Tarihi Araştırmaları1990; 4:41-60. 

10. Osman Nuri [Ergin]. Müessesat-ı Hayriyye-i Sıhhiye Müdiriyeti. İst., 1327 (1911), Matbaa-i Arşak Garoyan s. 56.

11. Nuran Yıldırım. İstanbul’un Sağlık Tarihi. İst., 2010, Ajansfa, s. 208-209, 262-274

12. A Altıntaş. Cerrahpaşa Hastanesi. Türk tıp eğitiminin önemli adımları. İçinde. Ed.: HH Hatemi, A Altıntaş. İst., 2006, CSA Global Publishing, 241-242

13. Kazım İsmail Gürkan. Cerrahpaşa Hastanesi tarihçesi. Cerrahpaşa Tıp Bült., 1967; 1 (1):9-54

14. Nuran Yıldırım. Kolera Salgınıyla Doğan Hastane. Modern Hastane, 1999; 4: 18-19

15. https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-44027/istanbul-cerrahpasa-tip-fakultesi-tip-tarihi-muzesi.html (Erişim: 13.11.2019).

16. Hasan Ali Göksoy, Selçuk Erez. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 1967-1976. İst., 1976, Hilâl Mtb. Koll. Şti., s. 7-13

17. Seyfi N Basa. Cerrahpaşa Hastanesi. Cerrahpaşa Tıp Bült., 1967; 1 (1):55-59.

18. Gazi Hz. Hastaneleri ziyaret ettiler: Reisi Cumhur hazretlerinin ziyaretleri, Gazi Hz. Dün Cerrahpaşa Hastanesi’ni gezdiler. Cumhuriyet Gz., 15 Kanunu Evvel 1930, Pazartesi,

19. Gazi Hz. Dün İstanbul Hastanelerini gezdiler. Vakit Gz., 15 Kanunu Evvel 1930, Pazartesi,

20. Büyük Reisimiz Dün Cerrahpaşa, Haseki Hastanelerini Gezdiler. Milliyet15 Kânunuevvel 1930, Pazartesi,

21. Erdem Çanak. Atatürk’ün Yurt Gezilerine Bir Örnek: 1930-1931 Gezisi. Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2016: 4 (23); 128-178.

22. M. Derviş Manizade. 65 yıllık Cerrahpaşa Hastanesi; 39 yılda duyduklarım ve gördüklerim. İst., 1976, Matematik Araştırma Enst. Bs., s. 9-13, 15

23. İbrahim Başağaoğlu. Atatürk’ü Cerrahpaşa’da anmak. İst., 2012, s. 3-4.

24. Nuran Yıldırım. Tıphane-i Amire ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den İstanbul Tıp Fakültesi’ne 1827-1933. İst., 2019, Betim Kitaplığı, s.13, 17, 23-37, 103-104, 121-123, 133-137, 147, 160-161

25. Osman Ergin. İstanbul tıp mektepleri, enstitüleri ve cemiyetleri. İst., 1940, İÜ Tıb Tarihi Enst. Yay., s. 1-3

26. Osman Ergin. Türkiye Maarif Tarihi. c. 1-2. İst., 1977, Eser Mtb., s. 334-336

27. Ayten Altıntaş. Çağdaş tıp eğitiminin başlaması. Türk Tıp Eğitiminin Önemli Adımları. İçinde. İst., 2006, CSA Global Publishing, s. 56-60.

28. Feridun Nafiz Uzluk. Türk Tıbbiyesinin 748. Yıldönümü dolayısiyle Hekimbaşı Mustafa Behçet; zati, eserleri üstüne bir araştırma. Ankara, 1954, AÜ Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Enst. Yay., s. 52-55

 

31. Adnan Ataç. 14 Mart 1827’de açılan tıp okulunun açılışı ile ilgili dört belge. YTTA 1996-97; 2-3: 242-257.

32. Ayten Altıntaş. Tıbhane’de eğitim. Hzl.: H Hatemi, A Altıntaş. Türk Tıp Eğitiminin Önemli Adımları. İçinde. İst., 2006, CSA Global Publishing, s. 61-66.

33. Şeref Etker. Cerrahpaşa’da bir ‘Ders-i İftitahi’ 11 Teşrinievvel 1925. Osmanlı Bilimi Araştırmaları 2006; 7(2): 113-134.

34. Yeşim Işıl Ülman. Galatasaray Tıbbiyesi; Tıbbiye’de modernleşmenin başlangıcı. İst., 2017, İst. Bilgi Üniv. Yay., s. 29-35.

35. Bedi N. Şehsuvaroğlu Türkiye'de Tıp Öğretimi. İÜ Tıp Fakültesi Mecmuası 1959; 22 (2): 735-752

36. Yeşim Işıl Ülman. Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne’de eğitim, 1838-1848. Hzl.: H Hatemi, A Altıntaş. Türk Tıp Eğitiminin Önemli Adımları. İçinde. İst., 2006, CSA Global Publishing, s. 71-76

37. Aykut Kazancıgil. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültelerinin (İstanbul-Cerrahpaşa) tarihçesi Türkiye’de çağdaş tıp eğitiminin başlangıcı. Tıp Tarihi Araştırmaları 1999; 9: 254-309

38. Nil Sarı. Mekteb-i Tıbbiye (1827-1909). Kuruluşundan günümüze Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 1827-1967-2007. İçinde. Ed. N Sarı, Z Özaydın, B Akgün. İst., 2009, Nobel Tıp Kitabevleri, s. 7-28

39. Bedi N. Şehsuvaroğlu. Türk İstanbul’da tıp öğretimi. Türk İstanbul’da Tıp Öğretiminin 500. Yılı. İçinde. İst., 1971, Fen Fak. Mtb., s. 36-57

40. Hüsrev Hatemi, Yeşim Işıl Ülman. Bir bilim dili mücadelesi ve Tanzimat. Hzl.: H Hatemi, A Altıntaş. Türk Tıp Eğitiminin Önemli Adımları. İçinde. İst., 2006, CSA Global Publishing, s. 125-152

41. Nil Sarı. Cemiyet-i Tıbbiyye-i Osmaniye ve tıp dilinin Türkçeleşmesi akımı. Osmanlı İlmî ve Mesleki Cemiyetleri. İçinde. Ed.: E İhsanoğlu. İst., 1987, İÜ Edebiyat Fakültesi-IRCICA Yay., s. 121-142

42. EK Unat. Osmanlı İmparatorluğunda Fransızca tıp öğretim ve Türkiye Cumhuriyeti’nde İngilizce yükseköğretim. Cerrahpaşa Tıp Bült., 1972, 5(4): 219-233

43. Ekrem Kadri Unat, Mustafa Samastı. Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Mektebi) 1867-1909. İst., 1990, İÜ Cerr Tıp Fak Yay., s. 14, 35.

44. Ekrem Kadri Unat. Osmanlı Devleti’nde tıp cemiyetleri. Osmanlı İlmî ve Mesleki Cemiyetleri. İçinde. Ed.: E İhsanoğlu. İst., 1987, İÜ Edebiyat Fakültesi-IRCICA Yay., s. 85-110.

45. Ayten Altıntaş. Tıp eğitimi 14 Mart Tıp Bayramı. Tıp Tarihi ve Tıp Etiği ders kitabı.  İçinde, İst., 2007, İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak. Yay., 225-238

46. Muhiddin Erel. 120 yıllık tıbbiyemizin tarihine bir bakış. İst., 1947, İÜ Tıp Tarihi Enst Yay., 10 s.

47. EK Unat. Kadırga’daki Tıp Fakültesi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dergisi; 12 (2): 210-220.

48. Ayten Altıntaş. Topkapı Sarayı’nın önemli bir mevkii Gülhane ve Türk Tıp Tarihindeki yeri. Hzl.: H Hatemi, A Altıntaş. Türk Tıp Eğitiminin Önemli Adımları. İçinde. İst., 2006, CSA Global Publishing, s.202-207

49. Adnan Ataç. Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin kuruluşu. Ankara, 1996, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yay., s. 36-89.

50. Emre Dölen. II. Meşrutiyet Döneminde Darülfünun. Osmanlı Bilimi Araştırmaları 2008; 10(1): 1-46

51. Ekrem Kadri Unat. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin son yılı. Cerrahpaşa Tıp fak. Dergisi, 1984; 15 (1): 171-182

52. Ayşegül Demirhan Erdemir. Haydarpaşa Tıp Fakültesi’nin (1903-1933) Türk tıp tarihindeki yeri ve bazı orijinal belgeler. İst., 1992, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, s. 6-15.

53. Ekrem Kadri Unat. İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi’nin kuruluşundan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin kuruluşuna. Cerrahpaşa Tıp Fak. Dergisi, 1973; 4 (4):326-337

54. Etker Ş, Dinç G. Cumhuriyet’in İlk Kadın Cerrahları; Dr. Suat Rasim, Dr. Fitnat Celal ve Dr. İffet Naim Hanımlar. Sağlık Alanında Türk Kadını; Cumhuriyet'in ve Tıp Fakültesi'ne Kız Öğrenci Kabulünün 75.Yılı. İçinde. Ed.: Nuran Yıldırım. İst., 1998, Novartis, s. 48-59.

55. Emre Dölen. Türkiye Üniversite Tarihi 2; Cumhuriyet döneminde Osmanlı Darülfünunu (1922-1933). İst., 2010, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., s. 157-166.

56. Kanun No: 2252, Kabul Tarihi: 31 Mayıs 1933

57. Emre Dölen. Türkiye Üniversite Tarihi; İstanbul Üniversitesi 1933-1946. c.4, İst., 2010, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., s. 38-50

58. Gülten Dinç. Friedrich Dessauer’s (1881–1963) contributions to the development of radiotherapy in Turkey.  Radiotherapy and Oncology, 2007; 82 (2): 239-242.

59. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarihçe ve gelişimi. Eğitim ve sağlık hizmetlerinde 140+30 yıl, 1967-1997: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. İçinde. İst., 1997, Üniform Mtb., s. Giriş bl.

60. Tarık Minkari. 1923’den 1998’e Cerrahpaşa’da cerrahi. Cerrahpaşa Tıp Dergisi., 1998; 29 (Özel 1) Cumhuriyet’in 75. Yılı Özel sayısı: 13-22

61. Ertuğrul Göksoy. Darülfünun Tıp Fakültesi 1. Seririyat-ı Hariciye’den İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’na: Kuruluşunun 100. Yılı (1909–2009). Ulusal Cerrahi Dergisi 2009; 25(4): 181-190

62. Suat Vural. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin kuruluş günleri. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dergisi, 1989 20 (1): 127-137

63. Zuhal Özaydın. İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi (1909-1933) İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi (1933-1967). Kuruluşundan günümüze Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 1827-1967-2007. İçinde. Ed. N Sarı, Z Özaydın, B Akgün. İst., 2009, Nobel Tıp Kitabevleri, s. 29-63

64. https://istanbulc.edu.tr/tr/content/muze-ve-sergi-alanlarimiz/cerrahpasa-tip-tarihi-muzesi (Erişim: 01.11.2019)

65. https://www.istanbul.edu.tr/tr/haber/istanbul-universitesi-cerrahpasaya-prof-dr-nuri-aydin-rektor-olarak-atandi-43007700780046005400300069005F006E00780034003100 (Erişim: 16.01.2020)

66. https://istanbulc.edu.tr/tr/haber/cerrahpasa-tip-fakultesinin-kurulus-tarihi-1827-olarak-duzeltildi-680071007800530049007600480036006300440067003100 (Erişim 05.11.2019).

Features
Reviews
There are no reviews yet, why not be the first?
Leave a Review
You must be to post a review.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir